31 Mart 2016 Perşembe
BİR NİSAN YAZISI
30 Mart 2016 Çarşamba
EK GIDAYA NASIL GEÇTİK?
28 Mart 2016 Pazartesi
YOL HALİ
İşte yol hali de sakura ve kelebeğin bu hüzünlü hikayesi gibidir benim için. Sanki kısacık ve en güzel halinde sonlanmış gibi bir his verir. Adeta tadı damağımda kalır.
Tadı damağımızda kalan nice yol hallerimiz olsun..
22 Mart 2016 Salı
EYVAH İKİ YAŞ SENDROMU!
MÜZİKLERİN YOLCULUĞU: CAZ
21 Mart 2016 Pazartesi
AH CANIM İSTANBUL
15 Mart 2016 Salı
ÇOCUĞUMA NASIL SINIR KOYMALIYIM?
14 Mart 2016 Pazartesi
BİR GÜN BİZ DE AKZAMBAKLAR ÜLKESİ OLUR MUYUZ?
İşte Finlandiya doğal kaynakları olmayan, bataklıktan oluşan, nüfusu bir avuç olan, önce İsveç'e sonra Rusya'ya bağımlı bu küçücük ülke, bizim hayallerimizdeki projeyi gerçekleştiriyor.
10 Mart 2016 Perşembe
EV YAPIMI AYVA REÇELİ
Kitapta hayatı kendimize zindan etmemenin yolları harika bir dille anlatılmış. Birçoğumuz bu yolları biliyor ve uyguluyoruz çoğu zaman. Ta ki bu, şu ya da o, bizim yolumuzu tıkayana kadar.. Biz yolumuzda mutlu, mesut, hayat dolu, iyimser giderken mutlaka çıkıyor karşımıza hayatı yorumsuz yaşayan.. Önemli olan o anda müdahale edip çekil yolumdan demek. Yani bu köstek olanı aşıp yola devam etmek..
Hele de etrafınızda sizin gözünüzün içine bakan minik gözler varsa. Dolayısıyla daha da sarılmalı insan bu güzel misyonuna.
Son zamanlarda ben de uyguluyorum bana iyi gelenler listesini: bulduğum her fırsatta, zaman kırıntısında kitap okuyorum, yürüyüşe çıkıyorum, kendime çiçek alıyorum, kitapçı geziyorum, sevdiğim bazen de tanımadığım birine hediye alıyorum. Ah bir de çok özlediğim asıl İstanbul'umun sokaklarında kaybolsam. Havalar bir ısınsın o olur diyorum kendime. Hem de Ahmet, Mehmet, ben. Çünkü onlar bana yük değil; hayatımın en değerli parçaları..Onlarla gezmenin zevki de bambaşka.
Sonra yazmak...Yazmak hep varmış bende..
8 Mart 2016 Salı
KADIN OLMAK ÜZERİNE
4 Mart 2016 Cuma
FREZYANIN KULAĞIMA FISILDADIKLARI
Bugün frezyalı bir cuma olsun istedim. Gittim kendime bir buket frezya aldım. İlk önce kokusunu içime çektim. Allahım bu ne koku, ne güzel renkler.. Yaratılışının mucizesine takılıp düşündüm sonra. Tefekküle daldım bir süre.
İnsan gününün bir saatini tefekküle ayırmalı sanırım. Bir deniz kenarına gidip denize bakıp düşünmeye dalmak ve yaratılış gayemiz üzerine kafa yormak, insanın iç huzuru için ne kadar faydalı olur değil mi? Ya da deniz kenarına gitmeye gerek yok; işte bir buket çiçek, bir meyve veya sebze ya da evladın gözleri bizi yaratılanların muhteşemliğine tanık ettirmez mi? Gün içinde her şeye vakit ayırıyoruz ama etrafımızdaki güzelliklerin gerçekten farkına varıp şükretmeye daha az zaman ayırıyoruz sanırım.
Geçenlerde radyoda eli uzun olmak tabiriyle ilgili dinlediklerim geldi sonra aklıma. Eli uzun olmanın olumsuz bir anlamı olduğunu düşünürdüm. Oysa öyle değilmiş. Eli uzun olmak insanın etrafının farkına varmak ve kimin eksiği varsa ona yardım etmek demekmiş. Dolayısıyla yine farkındalık hep farkındalık.. Ve empati.. Kendi kabuğumuza çekilip sadece kendi ihtiyaçlarımızı görmek ne kadar insani olabilir ki? İnsan çevresinde olup bitenlere dikkat etmeli adeta kulak kesilmeli, kendisine anlatılanları can kulağıyla dinlemeli ki zamanı geldiğinde yardımcı olabilme fırsatı bulabilsin.
İşte biraz da her şey dinlemeyi bilmekle oluyor. Dinlemeyi pek bilmeyen bir toplum olarak keşke karşımızdakini dinlesek; söylediklerine önem versek. Hep kendimize dönük değil de; çevremizde olup bitenlere de algımızı açsak. Bugün sana yarın bana ne kadar da güzel bir sözdür. Çünkü hiçbir şey olduğu gibi kalmıyor. Tıpkı hiçbir şeyin sahibi de olmadığımız gibi..Her gün paylaşmak düşüyor bize görünürde sahip olduklarımızı.
Bugün bir buket frezyanın kulağıma fısıldadıkları bunlardı. Dolayısıyla etrafımızdaki güzelliklerein bize anlatmak istediklerine odaklanmak gerek. Dünyaya başka gözle bakmak dileğiyle...